İKİ YUDUM SU BİR FOTOĞRAF ALBÜMÜ

Nuray Üstündağ
Nuray Üstündağ
5 Min Read
6 Şubat Maraş Depremi

Bıçak kesiği acıtır mı canı? Garip, oysa kâğıt kesiği bıçak kesiğinden daha çok acıtır derler. Anneme sorsam saçmalama der, hiç kâğıt keser mi? Annem ahh annem, zor kadındı…

Okumamış, hiç okula gidememiş parmakları hiç kalem tutmamış annem. Hiç kitap kokusunu içine çekememiş. Varsa yoksa çocukları, kocası…

Alkolik babama rağmen bizi okutmuş ama. Ne döverdi bizi. Off, neyse girme bu eski anılara Emine uyu. Saat dörde geliyor. Kâğıt kesiği mi acıtır yoksa kâğıdın üzerinde ki yazılanlar mı? Günlüğümde öyle yazılar vardı ki bir ömür geçmeyen acılar. Şimdi günlüğüm nerde acaba? Uf uyumalıyım artık. Yarın sabah saat 7.00′ da kalkacağım. İnsanlar neden işe gitmek zorunda sabahları? Neyse uyu.

Şimdi bir deniz kenarındayım. Dalgalar karaya vuruyor… Bu bir kâğıt mı? Hayır dalgalara odaklan! Bu ses ne? Yatak mı sallanıyor. Gözünü açma. Yatak sallanıyor. Lamba da…

“Hasan uyan. Deprem Hasan…”

Allah’ım bu uğultu korkunç! Allah’ım sen koru. Hasan, anne dua dua etmeliyim. Ayyy…

Allahım ben neredeyim? Canım yanıyor. Kör mü oldum? Yok karanlık.

“İmdat!”

“Yardım edin?”

Bu sesler…. “Hasan ses ver! Hasan bina yıkıldı ses ver! Hasan iyi misin? Deprem! Evet evet deprem oldu, bina yıkıldı. Hasan uyuyor musun? Ne yapmalıyım Hasan?”

Az bir ışık olsa. Telefonum telefonum nerde? Sağımda olmalı komodinin üzerindeydi. Of üzeri dolu ulaşamıyorum. “Hasan senin telefonun yanında mı?”


….


Kanayan yerim var mı? Yok üzerimde ıslaklık yok, bu iyi. “Hasan uyan artık. Bu ne? Hasan yine yatakta bisküvi yemişsin ama iyi ki yemişsin bak iki tane kalmış. Demek gizli gizli yatakta bisküvi yiyordun. Uyan ne olur Hasan. Bak komşularımızın sesi geliyor. Senin neden hiç sesin gelmiyor. Ölmedin değil mi? Ölme Hasan ne olur? Hasan yalvarırım uyan!”

Ses! Bir ses, üzerimizde geziniyorlar.

“İmdat!”

Ama nasıl olur? Ben en üst kattayım, 7. katta. Onlar nasıl üzerimizde gezinirler? Duyarlar beni.

“İmdat! Hasan uyan bak geldiler.”

“Sizi duyduk yardım getireceğim sakin olun…”

Yine sessizlik. Komşuların sesi de azaldı. Onlarda uyudular Hasan. Hasan sen uyan artık.

“İşe gidecektim ben. Bu sabah işe gidecektim. Orası da yıkılmış mıdır Hasan? Koskoca Hastane yıkılmaz değil mi? Ya hastalar ne yaparlar sonra? Her şeyimiz gitti. Eşyalarımız anılarımız… Allah’ım ölüyorduk. Bir tek albümümüz, Hasan düğün albümümüz. Onu buluruz değil mi? Annemin resmi vardı. Ellerimle etrafı yokluyorum yorgan altımda kalmış ne garip değil mi? Komşularımın ismini bile bilmiyorum. Onlar çıktı mı acaba? Ah tamam yorganı çektim üzerime çok soğuk. Sen üşümedin mi? Hiç ses yok saat kaç acaba? Sabah olmadı mı daha?”

“Dur! Biri imdat diyor ses çok boğuk. Yaralı mı yoksa? Beni duyuyor musunuz?”



Bu su şişem. “Hasan suyumu buldum yorganın altındaymış. Gece uyuyamayınca sen kalkma iyice uykun kaçar diye doldurmuştun. Zaten kalkmayacaktım. İyi ki doldurmuşsun. Aslında hayatta kalkıp suyumu doldurmazdın. Ne garip, yoksa hissettin mi? Hasan ne olur konuş benimle…”

“Sesimi duyan var mı?”

“Ben ben duyuyorum ne olur sizde beni duyun? İMDAAAATT!”

“Sizi duyduk adınız ne?”

“Emine benim adım. Eşimin ismi Hasan. O uyuyor, uyanmadı hala.”

“Sakin olun birazdan sizi oradan çıkaracağız. Yaranız var mı? Elleriniz ve ayaklarınızda ağrı var mı?”

“Yok. İyiyim ben iyiyim, sadece çok karanlık. Suyum var ama az kaldı.”

“Birazdan kurtaracağız sizi. Sadece sakin olun ve çok hareket etmeyin.”

Bu bu telefonum. Telefonumu buldum. Çalışıyor. Aman Allah’ım iki gün olmuş. Nasıl? Hasan iki gündür uyuyor mu? Bu el… Allahlım Hasan… “Hasan bırakamazsın beni Hasan. Beni yataktan sen attın buraya. Hasan neden sen de atlamadın? Hasan…”

“Sakin olun Hasan Bey Şehit oldu. Şimdi bana odaklanın. Eşiniz sizi kurtarmak istemiş, ne olur bana odaklanın. Sesime odaklanın çok az kaldı. Şimdi yüzünüzü ses gelen taraftan koruyun. Dikkat edin. Birazdan buradan çıkacağız.”

“Hasan, ama Hasan!”

“Onu da çıkaracağız merak etmeyin. Sizi bir çıkaralım. Siz yüzünüzü koruyun gözlerinize toz kaçmasın.”

“Tamam. Yorgan var ama Hasan yok! Artık Hasan yok…”

“Geldim şimdi yavaşça bu delikten çıkın, ben sizi tutacağım.”

“Ya Hasan, o burada mı kalacak?”

“Size söz veriyorum Hasan beyi buradan çıkaracağız. Şimdi buradan çıkalım. Şu arkanızda ki benim düğün albümüm. Ne garip, buraya nasıl geldi? Onu da alabilir miyim? Bir de şu su şişesini.”

“Tabii alabilirsiniz. Ambulansta görevliye bırakırsınız o sizin için tutar.”

“Teşekkür ederim.”

“Geçmiş olsun, iyisiniz değil mi?”

“Ben iyiyim. Ama Hasan iyi değil. O, orada kaldı. Çıkarken düğün albümünü buldum. Annemin resmi vardı. Artık Hasan da sadece orada. Hasan’dan geriye bu albüm ve bu iki yudum su kaldı.”

Bu İçeriği Paylaş
2 Comments