Kendimden çokça şey buldum bu incecik kitabın sayfalarında. Kitaplarım benim için ne ifade ediyor, tekrar gözden geçirme fırsatı buldum. Kitaplar, ahh benim canım kitaplarım… Yenileri geldiğinde içimi kaplayan o mutluluk, karşı koyamadığım en yakın ve yalansız dostlarım. Kitaplığımda hâlâ okunmayı bekleyen oldukça fazla kitabım olmasına rağmen hastalıklı bir şekilde satın almaya devam etmekten kendimi alıkoyamıyorum. Çünkü biliyorum ki her bir kitap içindeki sayfalarla birlikte bambaşka dünyaların kapısını aralıyor. Gündelik hayatın telaşından, kasvetinden uzaklaştırıp tarif edemediğim bir huzurla kucaklıyor beni her seferinde. Bazen dakikalarca izlediğim olur kitaplarımı, acaba hangisinden başlasam diye, bazen hiç okumadıklarım da olur. O zaman da derim ki ben onu değil o beni seçecek zamanı geldiğinde…
Kısaca söylemem gerekirse başından sonuna kadar kitapları ve onlarla olan ilişkilerimizi anlatan bir kitap okudum. Altını bol bol çizdim ki bu konuya da yer verilmiş kitapta, kimileri kıyamaz kitapların sayfalarını yazıp çizmeye bense beni yakalayan tüm cümleleri unutmamak ve sımsıkı kucaklamak adına çizerim satırların altını. Bazı kitapları okumak kolay olmuyor, yine de onlardan kolay kolay vazgeçebileceğimi sanmıyorum. Ve evet doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama onlarla aramda duygusal bir bağ var.
Konusuna kısaca değinecek olursam eğer; Hayatını kitaplara adamış bir adam artık hiç bir yere sığmayan kitaplarını düzenlemek için işe koyulduğu sırada çıkan yangın sonrası aklını kaçırma durumuna gelir ve akla hayale gelmeyecek bir ev inşa eder. Gerisini de ben anlatıp hevesinizi kırmayayım. Kitaplarla olan ilişkinizi sorgulayacağınız, benim çok severek okuduğum bu kitabı sizlere de tavsiye ediyorum. Kitapsız geçen gününüz olmasın…
Arka Kapak
Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar.
Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer’in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon’la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu yaşamların hikâyesi…
Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez’in, yayımlandığı her ülkede büyük ilgi uyandıran novellasını Seda Ersavcı İspanyolca aslından çevirdi.
Peter Sis’in çizimleri ve Cem Ersavcı’nın kapak fotoğrafıyla, kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher…
Alıntılar
• ”Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir.”
• ”Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana.”
• ”Kendimi bildim bileli kitap satın alıyorum. İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla.”
• ”Borges’in bir cümlesinin yarısını çalayım: Kütüphane zamana açılan bir kapıdır.”
• ”Kitaplar artık yatak altlarına sığmıyor, koridora yığılıyordu, evin içinde kendi kendilerine sessizce ilerliyorlardı sanki.”
• ”Hala benim arkadaşım onlar. Kışın üzerimi örtüyor, yazın gölge yaratıyorlar. Beni rüzgarlardan koruyorlar. Kitaplar benim evim.”
• ”Ne neşeli ne de üzgün, kendi zalimliğinde suskun…”
• ”Bir vazo, bir kahve makinesi yahut bir televizyon bir kitaptan çok daha önce eskir yahut kırılıp bozulur. Bir kitap, sahibi onu parçalamak, sayfalarını yırtmak, ateşe atmak istemediği sürece işlevini yitirmez.”
• ”İki çeşit insan vardır. Açıklamama izin verin: Biri, koleksiyoncular. Kendilerini nadir bulunan baskıları(…) seçkin ciltleri toplamaya adayanlar… Diğerleri ise okurlar.”
• ”Muhtemel tehlikeyi hiç dillendirmezsek onun gerçekleşmeyeceğini varsayarız; kendimizi bu şekilde sakınacağımızı zannederiz.”
• ”Kitap, tıpkı bir limana sessizce yanaşan bir gemi gibi, …”
• ”İnsan pek çok kitabı fethedebilir ama bir kâşif onları idare etmekle yükümlüdür.”