İLLET

Derya Ballı
Derya Ballı
3 Min Read
Kanser Hastası Kadın

“Doğduğu günden beri üstüne titredim ben onun. İlk göz ağrım değildi ama daha savunmasız, daha incitilmeye müsait bir insan olacaktı. Kız çocuğuydu çünkü. Zorlu bir doğumdan sonra onu kucağıma verdiklerinde ilk üç saat ağlamadı bile. Sadece ellerini ve bedenini benim göğsüme yaslayıp öylece sessiz sessiz uyudu. Elmacık kemikleri özenle çizilmiş, saçları tüm rüzgarları kıskandıracak kadar gürdü. Yamuk yumuk minik elleri “Dünyada senden başka kimse beni bu kadar sevemez anne.” diye bağırıyordu sanki. Geçirdiğimiz ilk saatlerde anlamıştım ki tatlı kızım ile biz apayrı bir bağ kurmuştuk aramızda. İşte o gün her zaman onu koruyacağıma, kimse sevmese de onu her koşulda seveceğime kendime ve küçük kızıma söz vermiştim.


Yıllar geçti. O büyüdü, ben de onunla büyüdüm. En iyi dostum oldu benim. Ben ona ne kadar bağlıysam o da bana öyle bağlandı. Beni incitmemek için özenle seçti cümlelerini. Hasta olduğumda en çok o üzüldü. Beni kaybetmekten en çok o korktu. Ben onun hem annesi hem dostu hem sırdaşı hem de en çok sevdiği oldum. Bir kız çocuğu için anne demek her şeyin ötesinde bir kelimeydi. Ve biz bu anne-kız ilişkisinin tüm anlamlarını doyasıya doldurduk.


Bir gün geldi “Seviyorum” dedi. En çok ben sevindim, en çok ben korktum. Onu incitecek birinin olması düşüncesi beni kahretti. Yine de ona gülücükler saçtım. Saygı duydum. Şimdi kızım en güzel zamanlarında. Düğün için geri sayması gereken günlerde. Fakat çok üzgün. Hem de çok.


Benim yüzümden. Dört ay önce bana kanser teşhisi konulduğu ilk gün kızımı istemeye gelmişlerdi. Ben bayılıp ortamı mahvetmesem her şey masal gibi olacaktı. O gününü de berbat ettim. Mide kanseri, ne sinsi bir şeymiş meğerse. Dört aydır ne ben kaldım bende ne kızım artık eskisi gibi gülümsüyor yüzüme. Ben kilo verdikçe o neşesinden verdi. Durduramadı şu illeti doktorlar. Ameliyat, kemoterapi… Her anımda ellerimi tutuyor, gözlerime bakıyordu güzel kızım.


Şimdi ben ölüyorum. O yanımda, hastane koltuğuna kıvrılmış uyuyor. Günlerdir benimle perişan oldu yavrucak. Ona yazıyorum bunu. Benim en büyük şansım olduğunu bilsin diye. Benden sonra mutlu olmaya en çok senin hakkın var güzel bebeğim. İyi ki senin gibi bir kızım vardı. Her şeyi kolaylaştırdın bana. Ölümden değil seni ardımda bırakmaktan korkuyorum şimdi. Kimse sana benim gözümle bakamaz. Bu bir veda değil, üzülme sen. Üzülme sakın, kıyamam gözyaşına. Ben hep seninle, senin kalbinde olacağım. Sen var oldukça ben de var olmaya devam edeceğim. Kendine iyi davran, ben senden razıyım.”

Seni Hep Sevecek Olan Annen…


Narin mektubu yavaşça elinden bıraktı. Kanser… Ah o illet. Annesiz bırakmıştı onu. Her yıl aynı mektubu aynı gün okuyordu işte. Yüreği ise geçen beş senede hiç hafiflememişti. Şimdi kendi bebeğinin başını okşarken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Kanser hakkında başkaları da bilinçlensin diye her yıl kanser haftasında seminerler için broşür dağıtıyordu. Ve tüm kanser çocuklar için kendi organizasyon şirketinde ücretsiz eğlenceli etkinlikler planlıyordu. Onun da annesini onurlandırma biçimi buydu.

Bu İçeriği Paylaş
1 Comment