Tüm edebiyat sever Dergiim okurlarına merhaba, çok yeni olan köşemde sizlerle bugün edebiyat atölyesindeki alıştırmalar sırasında ortaya çıkmış içinde çokça ben barındıran, yıllar önce yazmış olduğum bir yazımı paylaşmak istiyorum. Eminim benim gibi bu konudan mustarip çokça insan vardır. Belki onların da duygularına ses olur, belki de onlarcasının bu sorunu yaşamasına engel olurum, kim bilir? Yazımın sonunda düşüncelerinizi benimle paylaşmanızdan mutluluk duyarım, keyifli okumalar.
#KENDİ ADINI YAZ
Süre 15 dk
Kezban. Karakterim tam olarak oturana kadar rahatsızlık duydum bu isimden. Sanki insanlar benim adımı duyduğunda hakkımda olumsuz düşünüyor gibi geliyordu. Bana adımı söylerlerken direk olarak ‘yalancı’ diyorlarmış gibi hissediyordum. Bunun sebebi elbette ki toplumumuzda fazlaca yaygın olan, ne kadar saçma olduğunu bilsem de o zamanlar bana da uygulanmasına izin verdiğim toplumsal baskıydı. Yeni biriyle tanışırken kime adımı söylesem söylediği ilk şeyler; “İsminin anlamını biliyor musun? Hiç adını değiştirmeyi düşündün mü? Adının anlamı yalancı demek biliyorsun değil mi?” gibi şeyler oluyordu ve öyle zamanlarda karşımdaki kişinin üstüne atlayasım geliyordu.
Adımı babam koymuş. Annesi ve babası o daha kırklı bebekken ayrıldıklarından onu babaannesi büyütmüş ve tahmin edebileceğiniz gibi babaannesinin adı Kezban. Kardeşlerimin adı Feyza ve Beyza bu yüzden anne ve babama çok sitem ettiğim oldu. Tabii bunu hep içimden yaptım, hiç yüksek sesle dile getirmedim. Sorulan sorulardan birisi de bu, yirmi dokuz yaşındayım ve hala sorarlar ”Senin adın niye kardeşlerinden farklı?” sanki ben seçmişim gibi adımı, hanginiz adını seçebildi ki? Böyle soru mu olur? Saçma!
Neyse fazla dağılmayalım. İlkokul hayatım boyunca kütüphanelerde sözlük karıştırdım. İçimden bir şeyler ismimin anlamının yanlış bilindiğini düşünmeye zorluyordu beni. Sanki ne kadar çok sözlük, kitap karıştırırsam adımın asıl anlamını o kadar çabuk bulacakmışım gibi geliyordu. Öyle böyle okul bitti işe başladım. Müşteri temsilcilerimizden Arap müşterilerle ilgilenen Mustafa Bey bir gün yanıma geldi. Yine o bilindik sohbet başlıyor diye sinirleniyordum ki yıllarca arayıp sözlüklerde bulamadığım o bilgiyi verdi bana. (O dönemler internet yoktu ve benim tüm kaynağım okul kütüphanesiyle sınırlıydı)
Herkesin bildiği yalancı anlamındaki isim, Kezban değil Keziban’mış. Zaten Kur’anı Kerim’de de Tükezziban diye geçiyor. Kezban ismi Farsça kökenli ve anlamı ‘Kâhya kadın, bir yeri idare edebilen kadın’ demekmiş. Bu anlam beni ne kadar onore etti anlatamam size, beni tanıyanlar bilir tam da bana uygun bir anlam doğrusu. O günden beri (17 yaşımdan beri) ismime duyduğum nefret son buldu, artık adımı seviyorum, aileme sitem etmiyorum, değiştirmek gibi bir düşüncem asla yok. İnsanlar malum soruları soramadan anlamını açıklayarak susturuyorum. Yıllarca bu soruların ve baskının altında ezildikten sonra onların cahilliklerini yüzlerine vurmak nasıl bir mutluluk anlayamazsınız. Belki bencilce ama onca üzüntünün bir bedeli olmalı diye düşünüyorum.